Kalp Krizi Belirtileri

9 Temmuz 2008 Çarşamba | | 0 yorum |

Kalp krizi sizi kandırmasın!

Kalp krizinin en tipik belirtisi göğüs ağrısıdır. Kalp krizi geçiren hastalar baskı tarzında, beraberinde terlemenin de olduğu, bazen kusmanın eklendiği, çok şiddetli, sanki göğüs kafesi bir mengene ile sıkıştırılıyormuş gibi bir ağrıyı tarif ediyorlar.

Yürürken ya da son birkaç haftadır kısa süreli dinlenme esnasında ağrısı olan hastalar ağrının karakterini zaten tanıdığına ve bu kişilerin ağrının çok daha şiddetlendiğini fark edebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kalp Sağlığı Bölümü Direktörü Prof. Dr. Sertaç Çiçek ani gelen kalp krizinin belirtilerine dikkat çekiyor.

Ağrıyı Tanımayan Gençler Tehlikede!

Ancak gizli kalp krizinde asıl önemli olan olayın farkında olmayan daha genç ya da öncesinde yürürken ya da istirahat anında kısa süreli ağrılar yaşamamış hastalar. Bunlar ağrıyı bilmiyorlar, bu yüzden de o gelen ağrıyı bazen kas ağrısı olarak yorumlayabiliyorlar. Bu da bu kişilerin hastaneye başvurma süresini uzatıyor. Ayrıca sırt, sol kol ağrısı ve bazende mide ve hatta çene ağrısı şeklinde ağrıların altında kalp krizinin bulunabileceğini atlamamak gerek.

Yaşlılarda Ağrısız Kalp Krizi...

Diabetiklerde ve yaşlılarda hiç ağrı yakınması olmadan sadece ani başlayan nefes darlığının nedeninin kal krizi olabileceğini unutmamak gerekiyor.


Şikayetler 20 dakikada geçmezse, doktora başvurun

Kalp krizi sırasında ağrı başladıktan sonra ilk 20 dakikadan itibaren hücre ölümü başlar. Eğer hemen müdahale edilemezse, ilk saatlerde o dokunun önemli bir kısmı kaybedilir. 6. saate geldiğiniz zaman kaybettiğiniz canlı doku miktarı yaklaşık yüzde 90’ın üzerine çıkıyor. Dolayısıyla ağrının başlangıcı ile damarın açılması arasında geçen süre çok kritik bir süre. Önemli olan bu sürede en kısa zamanda müdahale etmek. Dolayısıyla hastanın bahsedilen yakınmaları başladıktan sonra 20 dk da geçmediyse en kısa zamanda hastaneye gelmesini ve bir kalp elektrokardiyografisi (EKG) çektirmesini tavsiye ediyoruz.


Kriz anında hemen hastaneye gidilmeli.

Kalp krizinin başlangıç dönemi en riskli dönem olup ölümlerin yaklaşık yarısı hastaneye ulaşmadan olduğu için kalp krizi geçirdiğini düşündüğümüz birini en kısa zamanda rahat hava alabileceği bir pozisyonda hastaneye yetiştirmek en uygun olacak yaklaşımdır. Çünkü kalp krizi esnasında yapılması gereken müdahaleler ancak deneyimli sağlıklı personeli tarafından gerçekleştirilebilecek işlemlerdir.

Yanınızda biri kalp krizi geçiriyorsa, bir asprin çiğnetin.

Eğer kalp krizi geçirdiğinden şüpheleniyorsanız, hastayı rahat edeceği bir pozisyona alınız ve varsa sıkı giysilerini (kravat vb) gevşeterek rahat etmesini sağlayınız ve sakinleştiriniz. Daha önce göğüs ağrısı olup olmadığını ve bu nedenle ilaç kullanıp kullanmadığını sorunuz. Hasta eğer kullanıyorsa dil altına nitrogliserin tableti yerleştirmesine yardımcı olunuz. Eğer varsa bir tablet aspirin çiğnetmenin faydası olacaktır. Bu esnada acil yardım isteyiniz. Hasta şuursuz ise önce ilkyardım numarasını arayıp daha sonra kalp akciğer masajına başlayınız

Kaynak: www.milliyet.com.tr

Sütü Sevmeme Nedenleri

| Etiketler: | 0 yorum |

Sütü sevmeme nedenimiz ırksal!

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sema Aydoğdu, Türk toplumumunun süt sevmemesinin nedeninin ırktan kaynaklandığını söyledi.

Orta Asya'dan göçerek Anadolu'ya gelen insanların genetik yapısında farklılık olduğunu söyleyen Pediatrik gastroenterolog Prof. Dr. Sema Aydoğdu, “Genellikle Türk kökenlilerde 3-3.5 yaşından sonra bağırsaklarımızda sütün şekerini (laktoz) sindirmeye yarayan laktaz enzimi düşüyor. Dolayısıyla süt içtiğimiz zaman, bu sindirimdeki problemden dolayı, bulantı, karında şişkinlik, gaz, gerginlikler oluyor. Bazı insanlarda şiddetli karın ağrısı, ishale kadar gidebiliyor. Bunun sorumlusu, tamamen bağırsaklarımızda sütün şekerini sindirecek yeterli enzimin olmaması. Türk toplumunda yüzde 50-70 oranında rastlanan durum bu. O yüzden Türkler sütü sevmiyorlar” dedi.
Sütün kendilerini rahatsız ettiğini fark ettiklerinde Orta Asya'dan Anadolu'ya göçerken de yoğurdu keşfettiklerini belirten Prof. Dr. Aydoğdu, “Dünyada yoğurdun ilk kez Türkler tarafından yapılmasının altında bu neden yatıyor. Sütü içemediğimiz için bunu fermente ederek asit hale getirmişiz. Yoğurt yapıldığı zaman sütün şekeri laktoz, laktik asite çevrilmiş oluyor. Yani bir çeşit sindirim uygulamış oluyor, bakteriler bunu sindirmiş oluyor. Sonuçta biz rahatlıkla yoğurt yiyoruz. Hollandalılar'da enzim eksiklikliği gibi bir sorun, sütle sorunu olan kimse yok. Onlar da bu yüzden dünyanın sütçüsü konumundalar. Batılılar bu bakımdan şanslı, Asyalılar olarak bizim böyle bir ırksal özelliğimiz var. O yüzden Türkler sütü sevmez” diye konuştu.

Bu sorun nedeniyle Türkiye'de iki firmanın laktaz içeren süt ürettiğini belirten Prof. Dr. Aydoğdu, sütün en önemli alternatifinin peynir ve yoğurt olduğunu söyledi. Dayanılmayacak kadar rahatsızlık vermemesi halinde sütün tüketilebileceğini, çünkü yol açtığı şikayetlerin geçici olduğunu belirten Prof. Dr. Aydoğdu, şu önerilerde bulundu:
“Eskiden çok problemli olan insanlara biz yurt dışından laktaz enzimi getirtiyorduk, sütün içine onu karıştırıp içiyorlardı. Şimdi alternatif var. Sütün neden olduğu şikayetler geçici, bağırsaktan atıldıktan sonra sorun kalmıyor. Ama yine de süt içilmesi konusunda annelerle çocukları problem yaşıyor. Anneler beslenme açısından sütü her şeyin üstünde tutup, tüketiminde zorlamaya gidiyor. Anneler süte karşı bu şikayetlerden dolayı tepki gösteren çocuklarıyla boşuna uğraşmasın. Beslenme konusunda tartışmasın. Biz sağlıklı büyümek için günde yarım litre süt öneriyoruz. Ancak sorun varsa, sütün her türlü besin değerine yoğurdun, peynirin de sahip olduğunu bilelim. Sütün açığını yoğurtla, peynirle kapatabilirsiniz. Ayrıca ayran aynı şekilde tüketilebilir, ancak sulandırılmış olduğu için miktarı artırılmalıdır. Süt içilmiyorsa yerine sütlü tatlılar alınabilir. Bunda da içindeki şeker, nişasta, göz önünde bulundurularak tüketilmesine dikkat edilmeli.”

Kaynak: www.milliyet.com.tr

Kadınlarda Uykusuzluk Sorunu

| Etiketler: | 0 yorum |

Kadınlar daha uykusuz!

Orta yaşlarda strese bağlı olan uyku sorunu oranı menopozla birlikte yüzde 40’lara ulaşıyor. Aynı yaş grubu erkeklerde oran yarı yarıya.

* Arkadaşına gönder
* Sitene ekle
* Sayfayı yazdır

Uyku en temel ihtiyaçlarımızdan biridir. İnsanlar uzun süre uykusuz bırakıldıklarında ki - bu tür deneyler genellikle 3 ila 4 gün sürebiliyor - istem dışı olarak kısa süreli olarak uyuyakalıyorlar.
Uyku yoksunluğu deneylerinde, 3 günün sonunda gerginlik, sinirlilik, zaman algısında çarpıklık, hayal görme, kekeleme, konuşulanları anlayamama gibi belirtiler ortaya çıkıyor.
Bunları giderek ellerde titreme, vücutta yanma, ağrılar ve görme bozuklukları, şüphecilik, hatta paranoyak düşünmeler, ayakta rüya görmeler izliyor. Her insan için gerekli olan uyku süresi ve zamanlaması genetik faktörlerin etkisi ile kişiden kişiye değişiyor. Günlük uyku ihtiyacımızı büyük ölçüde genetik şifremiz belirliyor.

VKV Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Kliniği Şefi Dr. Sabri Derman, her insanın kendisi için normal bir uyku süresi olduğunu söylüyor ve ekliyor “günümüzde sadece birkaçı yaygın olarak bilinmesine rağmen sayıları gittikçe artan ve uluslararası uyku bozuklukları sınıflandırmasında listelenmiş toplam 88 hastalık var. Hekimler arasında bile uykunun önemi yeni yeni anlaşılıyor. İnsanlar uykuyla sıkıntıları olsa bile bunun zararlarının farkında değiller.

Yaşlandıkça artıyor

İlk ve ortaöğrenimde çocukların uyku şikâyetlerine yaklaşık yüzde 10, 20 yaşın üstündekilerde yüzde 19’u oranında rastlanıyor. İnsanlar yaşlandıkca uykusuzluktan yakınma oranı artıyor. Kadınlar daha uykusuz. Orta yaşlarda strese bağlı olan, daha sonra menopoz ile birlikte uyku sorunu oranı yüzde 40’lara ulaşıyor. Aynı yaş grubu erkeklerde oran yarı yarıya, yüzde 20. Uykusuzluk çekenlerin yüzde 35’i de uzun süreli ve ciddi boyutlarda olmak üzere uykusuzluk ile iç içe yaşıyor. Türkiye’de oranların Batı ülkelerindekine yakın olduğuna işaret eden araştırmalar var. Bir tahmine göre Türkiye’de 5 milyon kişi ciddi boyutlarda uykusuzluk çekiyor.
Çanakkale çevresinde yapılan 5 bin kişilik bir anket, taramaya katılanların yüzde 28’inin uykusuzluk şikayetleri olduğunu, yüzde 10’unun da 3 haftadan uzun süre ve haftada 3 gece ya da daha fazla sıklıkla uykusuzluk çektiğini gösteriyor. Uzun süreli uykusuzluk çekenlerin yüzde 10’u uyku ilaçları ve antidepresanlardan medet umuyor.

Alkol yerine uyku testi yapılsın

Şehirlerarası yollardaki trafik kazalarının yüzde 32’sinin nedeninin uykusuzluk, yorgunluk, dalgınlık, dikkatsizlik olduğunu söyleyen Dr. Sabri Derman “Alkolün sebep olduğu kazalar ise sadece yüzde 3. Yollarda alkol kontrolü yapılacağına uyku kontrolü yapsalar daha iyi olacak. ABD’den de bir rakam vereyim: Şoförlerin yüzde 30’u hayatları boyunca en az 1 sefer direksiyon başında uyuduklarını bildirmişler. Yaklaşık 150 milyon ehliyetli sürücü var orada! Uykusuzluk yüzünden her sene ortalama 100.000 kaza meydana geliyor. Yorgunluğa bağlı tahmini can, dolayısıyla mal ve iş kaybı 300 milyar dolar! ABD’de özellikle uçak şirketleri, nakliye firmaları ve ordu uyku sağlığına özel önem veriyor” dedi.
Dr. Derman uykusu ile ilgili herhangi bir sorunu olanların en kısa zamanda bir uyku bozuklukları uzmanına başvurmalarını öneriyor. Uyku bozukluklarının teşhis ve tedavisi uyku bozuklukları uzmanı, psikolog, psikiyatrist, kulak-burun-boğaz uzmanı, akciğer hastalıkları uzmanı ve solunum terapisti, kardiyolog, endokrinolog, diyetisyen, nörolog, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı ile pediatrist’ten oluşan bir ekip tarafından yürütülüyor.
Kaynak: www.milliyet.com.tr

Selulitten Kurtulmak İşin Ne Yapmalı?

| Etiketler: | 0 yorum |

50 öneriyle selülitlerinden kurtul!

Biliyor musun, bilimsel rakamlara bakılırsa her 10 kişiden 9'u selülit sorunu yaşıyor! Sen de portakal görünümlü selülitlere sahipsen ve onlarla bir an önce vedalaşmak istiyorsan, senin için tam 50 önerimiz var!

Heygirl Dergisi

1- Bol bol su iç!
2- Vücudundaki fazla suyu atmak için çilek ve kereviz ye.
3- Sık sık yüz!
4- Hızlı kilo alıp vermemeye çalış. Kilonu sabit tut.
5- Aşırı tuzlu yiyeceklerden uzak dur.
6- Şekerli yiyecekleri çok fazla tüketmemeye çalış.
7- Kahve tüketimini en aza indir.
8- Kızartmalara bir süre elveda de; buğulama ya da haşlama yemekleri tercih et.
9- Yeşil çay iç.
10- Asitli içeceklerden uzak dur ve meyve sularına ağırlık ver.
11- Duş yaparken selülitli bölgene soğuk su ile masaj yap.
12- Haftada en az üç kez yürüyüş yap.
13- Günde en az 3 porsiyon mevsim meyvelerinden ye.
14- Selülitli bölgeni duş sırasında tuzla ov ve daha sonra ılık su ile durula.
15- Maydanozu kaynat ve her gün bir bardak suyunu iç.
16- Kuruyemiş, cips gibi atıştırmalıklardan uzak dur.
17- Öğünlerinde kırmızı et yerine, tavuk ve balık gibi beyaz etlere ağırlık ver.
18- Yüksek topuk ayakkabı giyme.
19- Her zaman dik yürü ve dik bir şekilde otur.
21- Mümkün olduğunca stresten uzak dur.
22- Yemek aralarında abur cuburdan uzak dur.
23- Sabah kahvaltısından önce bir bardak limonlu su iç. Dil peyrini hariç, diğer peynirleri yemeden önce suda beklet.
24- Bacak kaslarını çalıştırmak için bisiklete bin.
25- Uzun süre güneşte kalma.
26- Sigara içiyorsan, bu alışkanlığından vazgeç.
27- Pirinç ve patatesi mümkün olduğunca az ye.
28- Yemek yerken lokmalarını iyice çiğne.
29- Öğün aralarında bir şeyler atıştırmak istersen, domates veya yoğurt ye.
30- Fast-food yemeklerden uzak dur.
31- Yemeklerini ayakta değil, oturarak ye.
32- Porsiyonlarını küçük tut.
33- Asitli bir şeyler içmek istediğinde sodayı tercih et.
34- Yağlı yiyeceklerden uzak dur.
35- Tatlı krizine yakalandığında bir kaşık bal veya reçel yemeyi dene.
36- Beyaz ya da kırmızı turp ye; turp vücudundaki fazla suyu atmanı sağlar.
37- Beyaz ekmekten uzak dur. Her zaman tahıllı ekmekleri tercih et.
38- Dar ve bacaklarını sıkan kıyafetler giyme.
39- Ara sıra bacaklarına limon ya da portakal yağı ile masaj yap.
40- Hamur işlerinden uzak dur.
41- Kış aylarında nar, greyfurt ve portakal suyu iç.
42- Ayda bir kez saunaya git ya da sıcak duş al.
43- Düzenli ve derin nefes al.
44- Öğünlerini atlama ve düzenli beslenme alışkanlığı edin.
45- Uyku düzenine özen göster.
46- Meyveni, yemek yedikten iki saat sonra ye.
47- Yatma saatlerine yakın bir şey yeme.
48- Gereksiz yere ilaç kullanma.
49- Her gün en az yarım su bardağı süt iç.
50- Yemek yerken su içme.

Kaynak: www.miliyet.com.tr

Çuha Çiçeginin Faydaları

8 Temmuz 2008 Salı | Etiketler: | 0 yorum |

Çuha Çiçeğinin Faydaları ve Çuha Çiçeğinin Kullanımı
Çuha çiçeğinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kadınların özel günlerinde çektiği baş ve karın ağrılarının giderilmesine yardımcı olduğu açıklandı. Bu bitki ayrıca, menopoz semptomlarını azaltır. Egzama ve sedef hastalarının ciltlerini sağlıklı bir görünüme kavuşturur. Çinko ile birlikte alındığında ergenlik sivilcelerini iyileştirir. Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesinde anti-aging olarak kullanılır. Romatizma ve eklem iltihabının sebep olduğu ağrıları azaltır. Kireçlenme sonucu oluşan bel, sırt, diz ve omuz ağrılarına karşı da etkilidir.

Bebeklerde Sağırlığa Erken Teşhis

| Etiketler: | 0 yorum |

Bebeklerin topuğundan alınan kan, daha önce bin bebeği zeka geriliği ve cücelikten kurtardı. Şimdi bu sayede, körlük ile sağırlık da erken tespit edilebilecek. Sağlık Bakanlığı'nın Türkiye geneline yaydığı topuk kanı tarama programıyla, her yıl 1 milyon 300 bin bebeğin kanları incelenecek. Miniklerin kanında yapılacak incelemeler körlük ve sağırlığa neden olan biyotinidaz eksikliğini ortaya çıkaracak. Biyotin vitaminin işlenmesinde görülen bozukluğun erken teşhisi hayati önem taşıyor. Hastalık normalde bebek yemek yemeye başladığında fark edildiği için tedavide geç kalınıyor. Oysa doğumdan sonra alınan topuk kanı rahatsızlığı ele veriyor.

Islak Mayo Enfeksiyonundan Kurtulmanın En Kolay Yolları

| Etiketler: | 0 yorum |

Islak mayo enfeksiyonundan kurtulmanın en kolay yolları

Ne zaman havuza gitsem idrar yolu enfeksiyonu oluyorum. Bu; bende kronik hale geldi. Bu sorundan en kolay nasıl kurtulurum?


İdrar yolu enfeksiyonları özellikle ileri yaşlarda önemli bir sağlık sorunudur. Menopoz dönemindeki kadınlar ve prostat sorunlarının sıklaştığı 40'lı ve 50'li yaşlarına gelmiş olanlar, idrar yolu enfeksiyonlarına daha sık yakalanıyor. Yaz mevsiminin gelmesiyle soluğu tatil yerlerinde alan çocuk ve gençlerde de, bu sorun ortaya çıkıyor. Burada bilmeniz gereken en önemli nokta; idrar yolu enfeksiyonlarının hafif ve kolay tedavi edilebilen hastalıklar olduğudur. Ancak ihmal edildiklerinde, böbreklere kadar uzanan ve kalıcı hasarlar bırakan önemli yan etkileri de olur.

UYKUYU BÖLER!
İdrar yolu enfeksiyonlarında bazen aniden gelen idrar hissi, kişiyi gece yataktan kaldıracak kadar kuvvetlidir. Apar topar tuvalete gidildiğinde sadece birkaç damla idrar yapmak, bu esnada da şiddetli bir yanma hissetmek hiç de hoş olmayan bir durumdur. Kötü kokulu, kanlı veya bulanık idrar, kasık veya böğür ağrısı da idrar yolu enfeksiyonlarının belirtileri arasındadır. İleri yaşlarda hiçbir belirti vermeyebilir. İdrar yolu enfeksiyonu geçirdiğinizden kuşkulanıyorsanız, vakit kaybetmeden hekime başvurun. Doktorunuz idrar analizi ve kültürü ile tüm şikayetlerinizi inceleyecek ve size uygun olan tedaviyi önerecektir.

PAMUKLU ELBİSE GİYİN!
İdrar yolu hastalıklarından, alacağınız şu küçük tedbirlerle korunabilirsiniz:

* Deniz ve havuz ortamının, rüzgarlı havaların ve ıslak mayo ile kalmanın idrar yolu enfeksiyonlarını arttıracağını aklınızda tutun.

* Deniz veya havuzdan çıktığınızda temiz su ile duş alın ve mayonuzu değiştirin. Hava rüzgarlı ise, bel ve kasık bölgelerinizi bir havlu sararak koruyun.

* Prostat sorunu yaşayan erkeklerin ıslak mayolarını değiştirmeleri çok önemlidir. Terlemenin fazla olduğu yaz aylarında sentetik iç çamaşırlarından kaçının. Pamuklu, rahat ve geniş kıyafetler giyin.

* İdrar yollarınızın daha iyi çalışması için günde 6-8 bardak su için. Alkol ve kafeinli içeceklerden ise uzak durun.

* İdrarınız geldiğinde sakın tutmayın. İdrarınızın gelmesini beklemeden 3-4 saatte bir tuvalete gitme alışkanlığı edinin.

* Genital bölgelerinizi kimyasal olmayan hafif sabunlu su ile temizlemek de faydalıdır.
Kaynak: www.sabah.com.tr